Nil’de Ölüm – Agatha Christie

Merhaba sevgili Morkitaplık severler,

Ben ilk kez bu sitede bir inceleme yayınlayacağım, anlayacağınız yeni bir yazarım sitede. Aslında daha önce birkaç biyografiyle siteye katkım olmuştu ama asıl yapmak istediğim şeyi şuanda yapıyorum . Bu ilk yazım olduğu için bir merhaba demek istedim size öncesinde, o yüzden bu kadar laga luga .

Ben bundan sonra sizin için Agatha Christie’nin ünlü polisiye romanlarını bir bir inceleyip , görüşlerimi sizinle paylaşacağım . İlk olarak ele alacağım Agatha Christie eseri ise kahraman olarak 33 romanda boy gösteren dedektif Hercule Poirot’un serisinden en çok sevilen kitaplardan birisi olan “Nil’de Ölüm” olacaktır . Öncellikle ben bir polisiye roman hastası olarak kitabı bir solukta okuduğumu belirterek başlamak istiyorum incelememe . Eğer siz de polisiye roman seviyorsanız daha durduğunuz kabahat, alın ve okumaya başlayın bu kitabı .

Ama zaten kısa olan bu romanı öyle bodoslama okuyarak büyük bir hata yapmış ve alabileceğiniz tattan en az yüzde elli feragat etmiş olursunuz . Kitabın ilk sayfalarındaki karakter incelemeleri, Poirot’un elindeki ipuçları ve Poirot’un bu esrarı çözebilmesi için yanıtlaması gereken sorular bölümü sizi de dedektifçilik oynamaya çağırıyor . Bence bu fırsatı kaçırmamalısınız . Öyleyse bir kağıt kalem çıkarın ve öyle okumaya başlayın bu kitabı. Dikkatinizi çeken noktaları yazın bir kenara ve düşünün bu cinayeti siz de çözmeye çalışın . Büyük ihtimalle ilk seferlerde başarısız olacaksınız ama bunun bile tadı ayrı .
Kitapta ilk olarak birçok insan tanıtılıyor bize sırayla. Bu durum zaten Agatha’nın romanlarını okuyorsanız sizin için şaşırtıcı olmayacaktır . Aslında bu konuda birazcık eleştirebilirim, özellikle bu romanı . Çok fazla bölünüyor başta hikaye, çok fazla aktörle tanışmak zorunda kalıyorsunuz. Bu durum aktörler ortak bir paydada buluşuncaya dek can sıkıcı olabiliyor aslında. Yani aktörlerin hepsi aynı gemiye bininceye kadar .

Hikayemizin asıl kahramanı güzel , alımlı, zengin, seksi, başarılı yani kısaca bayan harika; Linnet Ridgeway. Belki de hayatı boyunca nadir hata yapmış birisi kendisi. Gerçekten her erkeğin gözünü kamaştırabilecek bir kadın. Durum böyle olunca en yakın arkadaşı Jacqueline de Bellefort’un uğrunda her şeyini vereceği nişanlısı Simon Doyle’u da baştan çıkarması çok şaşılası bir durum olmasa gerek . Alın size bir aşk üçgeni (şeytan üçgeni de denebilir). Simon ve Linnet balayı için Mısır’ı tercih ediyorlar. Belki de tanrının bir lütfu olarak harika dedektifimiz Poirot da tatilini geçirmek için Mısır’ı seçiyor. Hatta aynı gemide yolculuk ediyorlar. Bu gemide bu evli çiftten başka bir sürü takıntılı insan da var tabi. Peki siz Jacqueline de Bellefort’un yerinde olsanız sırf evli çiftin balayını zehir etmek uğruna onların peşinden Mısır’a gider miydiniz? Siz bu sorunun cevabını düşünürken Jackie çoktan biletini almıştı bile. Ondan sonra olaylar olaylar. Kimin öldürüleceği de çok açık bence. Sonuçta bu kadar harika bir kadını kıskanan, sevmeyen çok kişi olabilir bu gemide. Peki kim öldürdü Linnet’i ? Aşk acısı ve ihanet duyguları içinde kavrulan Jackie yapmış olabilir mi? O gemi sadece Linnet’e mi mezar olacak acaba? Kim bu katil ya da katiller ? Katil veya katiller her şeyi hesaba katmışlardı, bir tek şey dışında. Poirot’un kıvrak ve fazla parlak zekası. Bakalım usta dedektifimiz bu gizemi nasıl çözecek .

Olayların çözümlenmeye başladığı kısımda gerçekten etkilenmemek elde değil. Yanlış yönlendirme ve şaşırtma konusunda Agatha’nın tarzına hayran olmamak da tabi. Eğer polisiye seviyorsanız Nil’de Ölüm‘ü şiddetle tavsiye ediyorum. Basit bir dille yazılmış, kısa ve etkileyici bir roman bu. Agatha Christie’yi saygıyla anıyorum buradan bir kez daha bu vesileyle. Bol kitaplı günler sevgili Morkitaplık severler.