Sevgili John – Nicholas Sparks

Sevgili John, şimdiye kadar okuduğum en iyi aşk romanlarından bir tanesiydi. Hani okurken hiç bitmesin istediğiniz, karakterler mutlu olsun diye içinizin içinizi yediği kitaplardan bir tanesi. Her sayfası, her satırı o kadar duygu yüklü ki. Sizi en baştan içine alıyor. Kitabı elime aldım ve tam anlamıyla bırakamadım.

Belki izleyenleriniz vardır, Sevgili John diyince hemen aklınıza gelmiştir. O filmin kitabından bahsediyorum. Öncelikle şöyle diyeyim, ben filmine televizyonda denk gelmiştim ve çat pat izlemiştim. Ancak kitapçıda gördüğümde her zamanki gibi başarılı birçok filmin arkasında başarılı bir roman geçmişi olduğunu bir kez daha gördüm. Sevgili John’u alır almaz başladım ve elimden bırakamadım.

Romantik bir hikaye, ama öyle böyle değil. Son zamanlarda o kadar çok romantik kitap okudum ki ve onlara da başarılı yorumu yaptım, Sevgili John’u düşününce gerçekten aşk nedir, en güzel nasıl aktarılır okuyucuya bir kez daha görmüş oldum.

Sıradan görünen bir hikayenin ardında başarılı bir aşk öyküsü yatıyor. John, üniversiteye devam etmeyip boşluğa düşmenin verdiği bir etkiyle aniden orduya katılan bir askerdir. Yıllık izni için babasının yanına Wilmington’a gelir. Okyanusun kenarındaki bu şehire her yıl tatilciler, kamp yapmak için gelen üniversite öğrencileri akın eder. Savannah da onlardan bir tanesidir. Çantasını kazara suya düşürmesi ve John’un çantayı çıkarması üzerine tanışırlar ve böylece hayatlarının sonuna kadar unutamayacakları günler başlar.

Savannah ve John kısa sürede birbirlerinden hoşlanırlar ve bu hoşlantı giderek aşka dönüşür. Ancak önlerindeki zaman çok kısıtlıdır. Çünkü John’un tatilinin bitmesine çok az kalmıştır ve Savannah da okuluna dönecektir. Bunun üzerine birbirlerine söz verirler, devamlı birbirlerine mektup yazacaklar, hayatlarındaki her şeyi anlatacaklar ve 1 yıl sonra John’un görevi bittiğinde yeniden birlikte olacaklardır. Savannah’ın Sevgili John diyerek başladığı mektuplar, John’un ona yazdıkları ve telefon görüşmeleri aralarındaki tek iletişim şeklidir.

Ertesi yaz tatilinde John iznini kullanmak için Savannah’ın yanına gider. Ardından John’un görevinin biteceği günleri sayarken birden 11 Eylül saldırıları her şeyi değiştirir. John görev süresini 2 yıl daha uzatmaya karar verir. Ancak birleşmelerine 9 ay kadar bir süre kala John Savannah’tan başka birine aşık olduğunu söyleyen bir mektup alır.

Böylece John’un hayatı yıkılır. Kendisini beklemediği için ona çok kızgın olan John görev süresini bir kez daha uzatır ve Savannah’ı unutmaya karar verir. Hayatının aşkını bulduğunu düşünen John, Savannah’ı unutabilecek mi, Savannah gerçekten de John’u unuttu mu? Zamana ve mesafelere meydan okuyan bir hikaye bu. Hepsinin cevaplarını okurken alabilirsiniz, bu sıradan ve sonunu tahmin edebileceğiniz türden bir aşk romanı değil.

Sevgili John yalnızca John ve Savannah’ın aşk hikayesini anlatmıyor. John ve babasının yıllardır bozuk olan ilişkilerinin nedenlerini, otizm hakkındaki birçok bilgiyi de öğreniyoruz. Bu aşk hikayesini ne özel yapıyor derseniz, ilk diyeceğim çok saf, temiz olması. Aralarındaki ilişkiyi okurken gıpta etmemek mümkün değil. John gibi biri tarafından sevilmek, Savannah gibi birinin şefkatini hep yanınızda hissetmek isteyeceksiniz. Kitapta en çok hoşuma giden şeylerden birisi de aşkı kesinlikle cinsellik üzerinden satmıyor olması. Şu sıralar özellikle o kadar saçma sapan romanlar var ki, evet çok satanlarda onları görebilirsiniz, aşk romanı böyle yazılır diyor Nicholas Sparks. En saf haliyle, her şey ölçülü.

Sevgili John‘u okuduktan hemen filmini de tekrar ve tam olarak izledim. Filmini de çok beğendim, o da kitabı kadar duygulu, sizi mahvediyor adeta. Ancak kitaptan farklılıklar yok diyemem. Örneğin, Alan Tim’in oğlu olarak gösterilmiş filmde. Ama filmi de izlemediyseniz kesinlikle izlemenizi öneriyorum. Öncelikle kitabını okumanızı söylüyorum, çünkü böyle kitaplar çok değil ve bu kadar duygu yüklü bir kitabı okumadan geçmeyin derim.

Son olarak Sevgili John’un yazarı Nicholas Sparks‘tan bahsedeyim. Yazarın yazmış olduğu kitapları duysanız inanamazsınız. Not Defteri ( The Notebook ), Uzaktaki Anılar ( A Walk to Remember ), Denizden Gelen Mektup ( Message in a Bottle ) gibi sinemada da başarı yakalamış kitapların yazarı ta kendisi.

Sevgili John’un sinema filminin fragmanı da aşağıda;